CİNSİYETÇİLİK NEDİR?
Cinsiyetçilik nedir? Günlük hayatımızda hepimizin sıkça kullandığı bir kavramdır, temel anlamıyla bir cinsiyetteki insanın karşı cinsiyettekine göre ayrıcalıklı olması durumudur. Her ikisi de sosyal psikolog olan Glicke ve Fiske cinsiyetçilik kavramıyla fazlaca ilgilenmişlerdir ve “Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik” kavramını ortaya atmışlardır. Şimdi bu kavrama biraz daha yakından bakalım.
Cinsiyetçilik Türleri: Açık ve Gizli
Cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyet rollerine dayalı olarak bireyler arasında ayrımcılık yapma, önyargı besleme ve eşitsizlik yaratma davranışlarını ifade eder. Cinsiyetçilik iki ana türde ortaya çıkabilir: açık ve gizli. Her iki tür de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine katkıda bulunur, ancak biçimleri ve etkileri farklılık gösterir.
Açık Cinsiyetçilik
Açık cinsiyetçilik, cinsiyet temelli ayrımcılığın ve önyargıların doğrudan ve belirgin bir şekilde ifade edilmesidir. Bu tür cinsiyetçilik genellikle açıkça görülebilir ve anlaşılabilir. Açık cinsiyetçilik, toplumsal normlar ve yasalar tarafından daha kolay tanımlanabilir ve eleştirilebilir.
- Sözel ve Fiziksel Saldırılar: Açık cinsiyetçilik, cinsiyet temelli hakaretler, aşağılamalar ve fiziksel saldırılar gibi doğrudan eylemlerle kendini gösterebilir. Bu tür saldırılar, genellikle cinsiyetler arasında üstünlük veya aşağılık ilişkileri kurarak bireyleri hedef alır. Örneğin, kadınları küçümseyici dil kullanımı veya erkeklere yönelik toplumsal normları sorgulayan eylemler.
- Cinsiyet Bazlı Ayrımcılık: İş yerlerinde veya eğitim kurumlarında, cinsiyete dayalı açık ayrımcılık, belirgin bir şekilde gösterilebilir. Örneğin, kadınların erkeklerden daha düşük ücret alması veya erkeklerin liderlik pozisyonlarına daha kolay erişmesi gibi durumlar açık cinsiyetçilik örnekleridir. Aynı şekilde, cinsiyete dayalı şiddet ve istismar da açık cinsiyetçilik olarak kabul edilir.
- Stereotipler ve Ön Yargılar: Açık cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyet stereotiplerinin ve önyargılarının doğrudan ifade edilmesiyle de kendini gösterir. Örneğin, “erkekler güçlüdür, kadınlar ise duygusal” gibi cinsiyet temelli genelleştirmeler açık cinsiyetçilik örnekleridir. Bu tür stereotipler, bireylerin cinsiyetleri temelinde belirli roller üstlenmelerini bekler.
Gizli Cinsiyetçilik
Gizli cinsiyetçilik, cinsiyet temelli ayrımcılığın ve önyargıların daha dolaylı ve örtük bir şekilde ifade edilmesidir. Bu tür cinsiyetçilik genellikle daha zor tespit edilir ve bireyler tarafından fark edilmeyebilir. Gizli cinsiyetçilik, toplumsal normlar ve kişisel inançlar tarafından şekillendirilir ve daha incelikli bir biçimde ortaya çıkar.
- Dolaylı Ayrımcılık: Gizli cinsiyetçilik, iş yerlerinde veya sosyal ortamlarda dolaylı ayrımcılık şeklinde kendini gösterebilir. Örneğin, kadınların liderlik pozisyonlarına başvurularının yeterince desteklenmemesi veya erkeklerin belirli görevleri üstlenmeye daha eğilimli olduğu varsayımı gibi durumlar gizli cinsiyetçilik örnekleridir.
- Sosyal ve Kültürel Normlar: Gizli cinsiyetçilik, toplumsal normlar ve kültürel beklentiler aracılığıyla desteklenir. Cinsiyet rollerine dair beklentiler, belirli davranışları ve rollerin doğal veya uygun olduğunu düşündürür. Örneğin, ev işleri veya çocuk bakımı gibi görevlerin kadınlara atfedilmesi ve erkeklerin bu tür görevlerden muaf tutulması, gizli cinsiyetçiliğin bir yansımasıdır.
- Mikroagresyonlar: Gizli cinsiyetçilik, mikroagresyonlar şeklinde ortaya çıkabilir. Bu, küçük ama sık tekrar eden, bazen kasıtlı veya kasıtsız olarak yapılan davranışlar veya yorumlardır. Örneğin, bir kadının iş yerinde yeterli saygıyı görmemesi veya erkeklerin kadınların fikirlerini küçümsemesi gibi durumlar mikroagresyon örnekleridir.
- Kapsayıcı Dil ve İletişim: Gizli cinsiyetçilik, dil ve iletişimde de kendini gösterebilir. Cinsiyet temelli ayrımcılığı açıkça ifade etmeyen, ancak dolaylı olarak belirli cinsiyetleri öne çıkaran dil kullanımı, gizli cinsiyetçiliğe örnektir. Örneğin, iş yerlerinde cinsiyet nötr olmayan unvanlar veya ifadeler kullanmak.
- Fırsat Eşitsizliği: Gizli cinsiyetçilik, fırsat eşitsizliği şeklinde de kendini gösterebilir. Örneğin, kadınların veya erkeklerin eşit fırsatlarla karşılaşmamaları, ancak bu durumun doğrudan bir ayrımcılık olarak görülmemesi gizli cinsiyetçiliğin bir göstergesidir.
Her iki tür cinsiyetçilik de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açar ve bireylerin yaşam kalitesini etkiler. Açık cinsiyetçilik genellikle daha belirgin ve fark edilebilirken, gizli cinsiyetçilik daha karmaşık ve dolaylı bir şekilde etkili olabilir. Her iki türün de anlaşılması ve ele alınması, toplumsal eşitlik ve adalet için kritik öneme sahiptir.
ÇELİŞİK DUYGULU CİNSİYETÇİLİK
Cinsiyetçiliğin alt boyutları sayabileceğimiz “düşmanca cinsiyetçilik” ve “korumacı cinsiyetçilik” çelişik duygulu cinsiyetçiliği oluşturmaktadır.
Düşmanca cinsiyetçilik; bir cinsiyetin karşı cinsiyete göre daha aşağıda görülmesidir. Örnek olarak kadınların erkeklere karşı daha yetersiz olduğu düşüncesi verilebilir. Bu düşünce yapısı ataerkil toplumlarda kadının sürekli olarak aşağılandığı, eve hapsedildiği, başarısının önemsenmediği durumlarda gözlemlenmektedir. Cinsiyetçilik nedir? Kadınların fazla duygusal olduğu, beceriksiz görüldüğü, zeki olmadığı düşünüldüğü durumlar da düşmancıl cinsiyetçiliği kapsar. Yine günlük hayattan bir örnek verecek olursak kadınların trafikte beceriksiz olduğu düşüncesi, trafikte yavaş giden veya hatalı bir davranışta bulunan biri görüldüğünde ‘kesin kadın şofördür’ diye düşünmek düşmanca cinsiyetçiliğe verilecek örneklerden birisidir.
Korumacı cinsiyetçilik; kişiden kişiye göre değişmekle beraber bir cinsiyetin diğer cinsiyet tarafından sürekli olarak korunması gerektiği düşüncesidir. Örneğin kadınların hep güçsüz olduğu ve sürekli erkekler tarafından korunması özellikle ataerkil toplum yapılarında fazlaca gözlemlenen bir durumdur. Bu örnekte kadınların güçsüz görülmesi kadınlar için dezavantaj oluşturacak bir durumken çoğunlukla atlanan bir konu ise erkeklere yüklenen fazla sorumluluktur. Ataerkil toplumlarda hepimizin de gözlemlediği gibi doğduğumuzdan beri erkeklere çok fazla sorumluluk yüklenip “evin direği” gibi tabirlerle erkekleri bir yük altında bırakıyoruz. Ama erkeklere hiçbir zaman sormadık ki “evin direği” olmak istiyor musun diye. Cinsiyetçilik nedir? Bu durum daha önce de dediğim gibi kadınlarda da kendilerini aşağılık görme eğilimine itiyor. Korumacı cinsiyetçiliği erkeğin kadına yapmasındansa kadının kadına yapması da fazlaca gözlemlenen bir durum. Çünkü doğduğumuz günden beri bize dikte edilen düşünceyi inkar etmeden uyguluyoruz.
Teorik olarak temel cinsiyetçilik kavramı üç alt boyuttan oluşmaktadır.
- Paternalizm: kadınların gelişmemiş insanlar olarak görülüp, erkeklerin onların adına karar vermesi gerektiği düşüncesidir.
- Cinsiyet farklılaşması: kadınların biyolojik olarak erkeklerden farklı olması sonucu sosyal olarak da belirlenmiş olan cinsiyet rollerine sıkı sıkıya bağlı olmaları gerektiği düşüncesidir.
- Heteroseksüellik: gerçek yakınlık ve mahremiyet arzuları ile kadınların cinsel çekicilik yoluyla erkekler üzerinde güç elde etme korkusu arasındaki gerilimi yansıtır.
Cinsiyetçiliğin tanımından, türlerinden bahsettik şimdi biraz da cinsiyetçilik neden olur ondan bahsedelim. Cinsiyetçilik nedir? Cinsiyetçiliğin oluşumundaki en büyük etmenler kültür ve önyargılardır.
- Kültür: Psikolojinin en büyük tartışma konularından biri doğa mı, çevre mi? sorusudur. Bu konuda ise benim şahsi kanımca cinsiyetçilik çevrenin etkisiyle sonradan öğrenilen bir tutumdur. Kültür bu öğrenme sürecindeki en büyük etmendir.
- Önyargı: ayırt edilebilir bir gruptaki insanlara karşı, yalnızca o gruptaki üyeliklerine dayalı olarak düşmanca veya olumsuz bir tutum; bilişsel, davranışsal, ve duygusal bileşenleri içerir. Bilişsel bileşen olarak kalıp yargılar, üyelerin arasındaki gerçek farklılıklardan bağımsız olarak, grubun hemen hemen tüm üyelerine belirli özelliklerin atandığı bir grup insan hakkında bir genellemedir. Duygusal bileşen olarak duygular, davranışsal bileşen olarak ise ayrımcılık bulunmaktadır. Burada bahsettiğimiz ayrımcılık zaten bizim de konumuz olan cinsiyetçiliğin bir parçasıdır. Ayrımcılık tanım olarak, bir grubun üyesine yalnızca o gruptaki üyeliği nedeniyle haksız yere olumsuz veya zararlı eylemde bulunmaktır.
Özetleyecek olursak cinsiyetçilik, bizim birbirimize yaptığımız en büyük kötülüklerin başında gelmektedir. Ama değinmeden geçemeyeceğim bir nokta ise toplumumuzun ataerkil olması sebebiyle sadece kadınların cinsiyetçiliğe uğradığı düşüncesidir. Evet ataerkil toplumlarda kadınlar hor görülüp daha fazla cinsiyetçiliğe uğruyor olabilir ama erkekler onlara yüklenen “erkek” kalıplarını yerine getirebilmek için kendilerini fazlaca yıpratmaktadırlar. Onlara dayatılan normlar kadınların uğradığı cinsiyetçilik kalıplarından farklı değildir. Cinsiyetçilik nedir? Biyolojik olarak genellikle kadınların erkeklerden daha zayıf olduğu gerçeğini kimse reddedemez zaten ama bizim bahsettiğimiz eşitlik; haklarda, davranışlarda ve özellikle de düşüncelerdedir. Hiç kimse sahip olduğu cinsiyeti sebebiyle aşağı görülmemeli ya da üstün davranılmamalıdır. Benim burada bunları yazıyor olmam belki pek de bir şeyi değiştirmeyecek ama bu ideolojiyi elimden geldiğince hayatımın sonuna kadar savunmaya devam edeceğim.
Cinsiyetçiliği bu hayatın gerçekleriyle alan “Halam Geldi” filmini izleyerek ataerkil toplumlarda kadınların küçük yaşlarda bile ne tür zorluklar çektiklerini görebilirsiniz.
Yazar: Aybüke Aydın